Popüler dizi “Yargı”, en son yayınlanan bölümde yer alan bir sahnenin, organ bağışı yapan vatandaşları rahatsız ettiğine dikkat çekti. Bu sahne, organ bağışında bulunmuş olan izleyicileri öyle tedirgin etti ki, Türk Böbrek Vakfı’nı arayan birçok kişi, organ bağışını nasıl geri çekebileceklerini sordular. İzleyiciler, “Organlarımızı bağışladık ama artık korkuyoruz. Organlarımız için biz de öldürülebilir miyiz?” endişelerini belirttiler.
Türk Böbrek Vakfı Başkanı Timur Erk, dizi yayınlandıktan hemen sonra gelen telefonlara gerekli açıklamaları yaparak, durumu aydınlattıklarını bildirdi. Ancak, gelen telefonlar ve artan endişeler nedeniyle konu hakkında bir açıklama yapmalarının kaçınılmaz olduğunu ifade etti.
Timur Erk, Yargı dizisi son bölümünde işlenen hikayenin, ne yazık ki gerçek hayatta organ bağışı yapmış kişileri endişelendirdiğini belirtti. Dizide, kalp nakli bekleyen oğlu için organ bağışında bulunan kişileri öldüren ambulans şoförünün hikayesi anlatılıyordu. Erk, “Türkiye’de halen yaklaşık 26 bin kişi, 23 bini böbrek nakli için olmak üzere organ nakli bekliyor” dedi.
Erk, T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından yönetilen organ nakil bekleme listesinin dinamik bir yapıya sahip olduğunu belirtti. Bekleme listesi, kan grubu, doku uyumu, yaş ve böbrek için diyaliz süresi gibi faktörlere göre düzenlenirken, acil durumlarda da öncelik sağlanabiliyor. Erk, “Her donör ve alıcının özellikleri farklı olduğu için, her organın her bekleyen hastaya uygun olması mümkün değil. Bu yüzden, kadavradan alınan bir organın bir hasta için uygun olup olmadığını belirlemek için çok sayıda tıbbi test yapılıyor. Ancak, potansiyel alıcının o anki sağlık durumu da organ nakli için önemli bir etken.” dedi.
Erk, ayrıca basında ve diğer iletişim kanallarında çıkan yanıltıcı ve eksik bilgilendirmelerin, ülkemizde zaten az sayıda yapılan organ bağışlarını daha da azalttığını ve önyargıları artırdığını belirtti. 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası kapsamında konuya dikkat çekmeye çalışan Türk Böbrek Vakfı Başkanı Timur Erk, Yargı dizisinde ki hatalı mesajların geniş kitlelere ulaşmasının bu alanda görev yapan kişiler ve hastaları derinden etkilediğini söyledi.
